Taşın Suyu Böyle Çıkarılır.
22 Mart 2010 – 22:15
Daha önce bir yorumumda da belirttiğim gibi çeşitli nedenlerle yazılarıma kısa, ama benim için uzun sayılacak bir ara vermiştim. Tekrar yazılarımla sizlerle beraber olacağım için çok mutluyum. Gerçi aramıza yeni katılan arkadaşlar yokluğumu hiç hissettirmedi, ama ben sizlerden uzak kaldığım için kendimi yalnız hissettim.
TRT’nin görsel medya alanında tek kanallı siyah beyaz yayıncılığıyla rakipsiz olduğu 1980’li yılların sonlarında insanları ekran başında kilitleyen “Mardin-Munih Hattı” adlı bir dizi yayınlanıyordu. Gerçi o günlerde kanal seçme imkanı yoktu, ama en azından özellikle Mardinlileri dizi saatinde ekran başında kilitliyordu. Daha önceleri hava durumunda bile adı duyulmayan Mardin’in TV’de senaryo konusu olması biz Mardinliler arasında heyecanı daha da artırıyordu.
1986’da yayınlanan dizide, Mardin’den Almanya’ya göç etmiş bir ailenin yaşam öyküsü anlatılıyordu. Almanya’da yaşayan Mardinli ailenin çocukları ellerinden alınıp yurda yerleştiriliyordu. Yurtta yaşanan dram ve senaryoya göre bir Alman’ın, ailenin memleketini merak edip Mardin’i ziyaret etmesi… Dar sokaklar, abbaralar, taş evler ve farklı yaşam biçimi karşısında şaşkınlığını şu ifadelerle dile getiriyordu; “Biz hangi devirde yaşıyoruz” Aynen öyle demişti. Ben şahsen o gün bu dört sözcüklü cümle beni derinden yaralamıştı. İçimden de şöyle geçiyordu; elimden gelse Mardin’i yıkıp modern bir şekilde imar etmek…
O günlerde turizm denilince akla sadece deniz, güneş ve eğlence yerleri gelirdi. Son yıllarda turizm potansiyelinin farklılaşması özellikle tarihi ve doğal mekanlara ilgiyi epey arttırmıştır. Bunun bilinciyle hareket eden ulusal ve yerel medya ise Türkiye’yi ve özellikle Mardin’imizi gündemin ilk sıralarına oturttu.
Gün geçmiyor ki yazılı veya görsel medyada Mardin’in adı geçmesin. 1986’yı yaşamış biri olarak Mardin ile iftihar ediyorum. Mardinli’yim demekten gurur duyuyorum.
Ulusal basının Mardinli muhabirleri, Mardin yerel basını, internet siteleri Mardin STK’ları Mardin’in tanıtımında büyük emek sarf ediyorlar, hepsine teker teker teşekkür ediyorum.
Geçen hafta ulusal basında Mardin’in taş evleri göz kamaştırırken, bu gün yine ulusal basında Mardin’in “bıttım sabunu” (Menengiç bitkisinden yapılan sabun) ele alınmıştı. Bıttım sabununun tanıtımı İngiltere kraliçesinin Mardin ziyareti sırasında olmuştu. Charles’in bıtım sabunu satın alması bütün dikkatleri Mardin’e ve özellikle bıttım sabununa çevirmişti.
Son söz; Mardin sevdalılarının Mardin’imizi gerek içeride, gerek dışarıda gündemin başına oturtmalarını “Taşın suyu böyle çıkarılır” değimi ile yazıma son veriyorum.
Yazı: İsimsiz kahraman
“Taşın Suyu Böyle Çıkarılır.” 5 Yorum
isimsiz kahramanın yazısı mardinimizin özelleikle son 25 -30 yılda yaşadığı süreci çok iyi bir şekilde özetlemiş. özellikle son 10-12 sene her sene üüstüne katarak daha da gelişiyor mardinimiz. ne mutlu mardinliyim diyene..saygılar
YusufKaplan 22 Mart 2010
mardin munih benzetmesi 30 yil once ne kadar abesle istigal ise.munih mardin 30 yil sonra abesle istigal oldu.cunku artik munihliler ustune para vererek gelip geziyorlar.munih dedigimiz sey beton yiginlarindan olusmus bir sehir halini alirken{unesco}tarafindan listenin ilk siralarinda alinan yine benim memleketim olmustur.isimsiz kahramana degerli yazilarindan birine daha sahit olduk cok cok guzeldi.he bu arada avrupada hala kotu gorunen prestijimiz devam ediyor.oda zamanla olur.
ibrahim pala 22 Mart 2010
Sevgili isimsiz kahraman Siteyi seninle tanıdım,,,,sen yoksan bir şeyler eksik demiktir.her zaman her şeyi yazmak ve bir şeyleri başka yerlerde okumak mümkündüür ama asıl önemli olan MARDİN ve KASABAMIZ hakkında yazdıklarımız ve yazacaklarımızdır.siteye ve sana başarılar.
fehmi Akyol 23 Mart 2010
son yıllarda değindiğiniz gibi Mardin’in tanıtımı gerek devlet büyüklerimiz, gerek özel tv, gerek stk’lar vb. vasıtasıyla yapılmaktadır, bu tanıtım yeterlimi diye sorarsanız bence değil, bu konuda yerel yönetimlere büyük iş düşüyor, burada mahalli temsilciden başlayarak silsile yolu ile yani belde, ilçe, il ve merkez olarak bir çalışma içerisine başlanması lazımdır, bence bölge vekillerimiz daha fazla çalışırlarsa halkla içiçe girip, buradaki olağanüstü değerleri (taşevleri, yeraltı mağaraları, yemek kültürü, gelenek ve görenekleri….vs.) bu zenginlikleri ortaya çıkararak bizi dışarıya tanıtmaları için bir çaba içerisine girmeleri lazımdır diye düşünüyorum, bilmem bu ısrarımda haksızmıyım 🙁
Mustafa GÖZ 23 Mart 2010
Merhaba,isimsiz kahraman O kadar güzel anlatmışsın ki duygulanmamak elde değil.Ancak Mardin’in hak ettiği yere gelememesinin önündeki en büyük engel Mustafa Göz kardeşimin en ön sıraya aldığı devlet büyüklerimiz dediği kişilerdir.Mardin’nin popüler olmasındaki en büyük katkı Sibel Can ve ekibinin burada çektikleri Berivan dizisiyle başladı.Her ne kadar kültür olarak bizleri yansıtmasa da Mardin’imizin tarihi dokusunun tanıtımında çok büyük katkıları oldu.Ondan sonra diğer diziler de bu kervana katıldı.Ayrıca internet sitelerinin çoğalması ve siz gibi değerli insanların özel sitelerinde bu olaya gönüllü olarak el atması memleketimizin tanıtımındaki en büyük etkenlerden birisi olmuştur.Devlet büyüklerimiz ise Mardin popüler olduktan sonra da herkes kendine pay çıkarmak gündemde kalabilmek için mecburen katılmaya başladı bu kervana.Yine de her ne sebeple olursa olsun Mardin’imizin tanıtımında katkıda bulunan herkese sonsuz teşekkürler.
Abdulkerim Çuha 2 Nisan 2010